ERDOĞAN, UYAP’I NEDEN GÜNDEM YAPTI? – Güncel

Anayasa Mahkemesinin, Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın haksız tutukluluk nedeniyle temel haklarının ihlal edildiğine karar verdiği ancak alt derece Ağır Ceza Mahkemelerinin bu kararı “yok” saydığı 12 Ocak 2018 günü, Erdoğan “Adalet Şurası”nda adalet (!) dersi vererek, yeni bir tespitini gündem yapıyordu:
“Tüm zorlukları bilerek adaletin tesisi için 15 yıldır çalışıyoruz. Bu alanda temel kanunların yenilenmesinden geleneksel mimariye sahip modern adliye binalarının inşasına, Ulusal Yargı Ağı UYAP’ın kuruluşuna kadar Cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarını gerçekleştirdik. Ama bir şeyi gerçekleştiremedik, UYAP gibi çok önemli bir teknolojiyi, mekanizmayı maalesef bu bir öz eleştiridir, FETÖ’cülere kaptırdık. Bu ağı, orayı o kendi sinsi emelleri için çok acımasız kullandılar ve oradan da gerçekten en büyük zulmü icra ettiler.” (http://www.milliyet.com.tr/uyap-i-maalesef-feto-culere-siyaset-2588819/).
Erdoğan’ın “saygı duymuyorum”dan “tanımıyorum”a terfi eden “adalet” anlayışı artık hepimizin malumu. Ancak Erdoğan’ın, adaletin elektronik olanıyla yani e-adalet (UYAP) ile de sıkıntısının olduğunu bu konuşmasıyla öğrenmiş olduk.
Öte yandan aynı konuşmada Erdoğan; “UYAP’ı kurup, FETÖ’cülere kaptırdık, UYAP üzerinden her türlü zulmü icra ettiler” deyince, havuz medyası ile bir kısım ulusalcı medya mal bulmuş mağribi gibi bu cümlenin altını doldurmak için hemen kolları sıvadılar. Ama kimsenin aklına gelmiyordu, acaba UYAP üzerinden nasıl bir zulüm icra edilmişti? Normalde hukuksuz, kanunsuz adli bir zulüm yapacaksanız, bunu gizli yaparsınız, bütün delillerin kaydedildiği ve tüm taraflara açık olan UYAP üzerinden o zulmü yapamazsınız. Fakat bunu kim düşünecekti ki. Önemli olan Erdoğan’ın bu tespiti yapmış olması, O, düşünüp anladıysa başkasının düşünüp anlamasına gerek yoktu.
Ama ben düşünmek istiyor ve şu soruyu soruyordum: Acaba Erdoğan’ın iddiaları gerçek miydi?
İşte bu yazıda, hem Erdoğan’ın beyanlarının hem de bu beyanlara istinaden mezkûr medyada yer bulan iddiaların gerçek olup olmadığı somut verilerle ortaya konmaya çalışılacaktır.
- UYAP’ı Erdoğan kurup FETÖ’cülere mi kaptırdı?
UYAP; günümüzün gerekli tüm teknolojik gelişmelerini kullanarak, Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşlarının, adli ve idari tüm yargı ve yargı destek birimlerinin donanım ve yazılım olarak iç otomasyonunu ve benzer şekilde bilgi otomasyonu sistemlerini kurmuş kamu kurum ve kuruluşları ile dış birim entegrasyonunu sağlayan ve e-Dönüşüm sürecinde e-Adalet ayağını oluşturan bir bilişim sistemidir. (http://www.uyap.gov.tr/Genel-Bilgi)
UYAP Projesi ile ilgili ilk adımlar, AKP’nin iktidar olmasından önce 1998 yılında atılmış, AKP’nin iktidar olmasından sonra da proje devam ettirilerek 2005 yılında idari ve adli birimler tarafından kullanılmaya başlanmıştır. (http://www.uyap.gov.tr/Tarihce).
UYAP, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği başta olmak üzere birçok yabancı ve yerli kuruluş tarafından en başarılı proje ödüllerine layık görülmüştür. (http://www.uyap.gov.tr/UYAP-Odulleri).
UYAP’ın kurulmasından, yaygınlaştırılmasına kadar projenin her aşamasında yöneticilik görevi üstlenen ve uluslararası ödüllerin alınmasında büyük emeği olan hakimler 17/24 Aralık öncesi ve sonrası tamamen tasfiye edilmişlerdir.
Kısaca, adalet hizmetlerinin elektronik ve güvenli ortamda yürütülmesi ve hızlandırılması amacıyla kurulan UYAP, sonradan tasfiye edilen hâkimlerin ve diğer proje ortaklarının (HAVELSAN vs) gayretleriyle bir “devlet projesi” olarak hayata geçirilmiştir.
- UYAP üzerinden AKP’ye operasyon mu yapılmıştır?
Havuz medyası Erdoğan’ın iddialarının altını doldurmak için masa başı haberler yayınladı. Sabah’ın haberinde:
“…17/25 Aralık Hükümete karşı yargı darbesi operasyonlarının ardından TÜBİTAK’tan ve TSK’dan atılan yazılımcılar ile Sürat Bilişimin yazılımcıları tarafından kurulan UYAP sistemi sayesinde FETÖ devletin tüm operasyonlarını kontrol etti. HAVELSAN’ın yüzde 10’unu ele geçiren FETÖ’cüler ise ancak geçen yıl temizlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün gerçekleşen Adalet Şurası’nda UYAP’ı FETÖ’cülerin ele geçirmesine dikkat çekmesi gözleri UYAP’ın yapıldığı HAVELSAN’a çevirdi. HAVELSAN’da devletin stratejik yazılım programları 17/25 Aralık operasyonundan sonra bile FETÖ’cülerin sığınma yeri olduğu ortaya çıktı.” ifadeleri yer aldı. (https://www.sabah.com.tr/gundem/2018/01/12/uyapin-arkasindan-havelsan-cikti).
Haberdeki (!) yanlışlığı kısaca izah edelim. 17/25 Aralık 2013 soruşturmasından sonra HAVELSAN’da göreve başlayan yazılımcılar tarafından UYAP’ın kurulduğu ve operasyonların kontrol edildiği iddia ediliyor. Oysa UYAP’ın kurulması, 1 nolu başlıkta izah edildiği gibi, 2005 yılına tekabül etmektedir. 2014 yılının başında HAVELSAN’a sızdığı iddia edilen yazılımcılar nasıl UYAP’ı kurabilir veya operasyonları kontrol edebilir.
Ayrıca, HAVELSAN tarafından bu haberlere karşı yapılan açıklamada da, 2013 yılından itibaren HAVELSAN’ın UYAP ile ilgili bir yazılım faaliyeti olmadığından bahsedilmektedir: HAVELSAN, 12 Ocak’ta aşağıdaki basın açıklamasını yapmıştı:
“12 Ocak 2018 tarihinde çeşitli basın organlarında yer alan ‘UYAP’ın arkasından HAVELSAN çıktı’ başlıklı haberlerde Kurumumuz açık olarak hedef gösterilmektedir. UYAP’ın HAVELSAN tarafından geliştirilmesi ile ilgili ilk projesi 2000 yılında imzalanmış, sistem geliştirmesi, garanti ve bakım sözleşmeleri ise 2013 yılında tamamlanmış ve bu tarihten sonra sistem tamamen Adalet Bakanlığı’na teslim edilmiştir. 2013 yılı sonrası HAVELSAN’dan sistemin bakım, işletme ve idamesi ile ilgili hiçbir katkı ve destek talep edilmemiş olup HAVELSAN’ın UYAP ile ilişkisi kesilmiştir.” (http://www.milscint.com/tr/havelsan-uyap-ile-ilgili-basin-aciklamasi-yapti).
- UYAP üzerinden hâkim savcıların dinlendiği iddiaları
Erdoğan’ın UYAP ile ilgili açıklamalarından sonra, bu tarihi fırsatı değerlendiren odatv ise işi daha da öteye götürerek FETÖ’cülerin UYAP sistemi üzerinden hâkim ve savcıları dinlediğini ima ederek aşağıdaki bilgiyi aktarmıştı:
“Ağustos 2016 ayında Bakırköy savcısı Tamer Can makam odasında konuşulanları bir kaç saniye sonrasında bilgisayarından duyması üzerine bilgisayarının uzaktan kontrol edilip ortam dinlemesi yapıldığından şüphelendi ve tutanak tuttu. Bilirkişi Mehmet Güçlü’ye göre ‘UYAP sistemine bağlı bilgisayarlara uzaktan erişim sağlanarak, mikrofon sistemi aktif edilebilir ve bilgisayarın bulunduğu ortamdaki sesler dinlenebilirdi. Bu çok korkutucu bir ihtimaldi.’ Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yapılan soruşturmalarda, UYAP’ın ‘sahibi’ konumundaki Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı’nda çok sayıda ihraç yaşandı. Öyle ki; daire başkanı da FETÖ’den tutuklandı.” (https://odatv.com/odatv-yargidaki-cok-kritik-supheyi-acikliyor–1201181200.html).
Kısaca savcı odasındaki bilgisayarından dinleme yapıldığından şüpheleniliyor ve bilgisayar da UYAP sistemine bağlı olduğu ve 15 Temmuz’dan sonra UYAP’tan sorumlu daire başkanı da tutuklandığı için olay FETÖ’ye yıkılıyordu.
Bu haberdeki yanlışlıkları da kısaca izah edelim. Tutuklandığı belirtilen Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanı M.O., 9 Nisan 2013 tarihinde, yani iddia edilen olaydan 3 yıl 4 ay önce bu görevden alınmıştı. Bu tarihten sonra ise Başkanlığa sırasıyla AKP’li sıfatıyla bilinen Cengiz Ünsal, 9 ay sonrasında da Servet GÜL getirilmişti. (http://www.hurriyet.com.tr/adalet-bakanliginda-gorev-degisikligi-23007099).
AKP’li hâkimler UYAP’ın yönetimine atandıktan sonra görevli diğer hâkimler de tasfiye edilmişti. Yargı kulislerine göre tasfiye edilen hâkimler malum Bakanların yolsuzluk fezlekelerinin UYAP’tan silinmesine karşı çıkmışlardı. AKP, 17/25 soruşturmasına ilişkin işlemlerin UYAP üzerinden yapılmış olmasına rağmen, “soruşturma UYAP’tan yapılmadı” şeklinde rapor düzenlenmesini istiyordu. Bu isteğe karşı çıkanların hepsi 2014 yılına kadar tasfiye edilmişlerdi (http://t24.com.tr/haber/adalet-bakanliginda-operasyon-hakimden-kurtulus-savasi-mesaji,250596).
Bu tayinlerin üzerinden 3 yıllık bir süre geçtiği gibi kuruluşundan bu yanı da sistemin sahibi Adalet Bakanı ve dolayısıyla AKP idi. UYAP’la ilgili dinleme iddiasının mevcut yöneticilere ve çalışanlara yöneltilmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için bilgisayarlarda ve UYAP sistem merkezinde incelemeler yapılması gerekirken, medya desteğiyle olayın FETÖ’ye yıkılması her zamanki gibi sadece bir hedef saptırmasından ibaretti. Böylece savcının dinlenilmesi iddiası ile ilgili dosya “faili meçhul” olarak kalırken, gerçek suçlular da bir kez daha korunmuş oluyordu.
Diğer taraftan AKP iktidarının emriyle UYAP ile MİT arasında elektronik bağlantı kurulmasına ilişkin 2013 yılında protokol imzalandığı da hatırlanmalıdır. 2013 yılında bu protokol çalışmaları sırasında bir kısım bürokratların “kanuni” dayanak olmadığı için “kişisel veri” niteliğindeki dava bilgilerinin MİT ile paylaşılmasına karşı çıktığı, 5320 sayılı Kanun’un 16. maddesi gereği soruşturma ve kovuşturma sonucu verilen kararların ilgili kolluk (polis, jandarma) birimlerine gönderilmesi gerektiği, MİT için böyle açık bir düzenleme bulunmadığı, paylaşım için yasal düzenleme yapılması gerektiğini savundukları, AKP’ye yakın ve halen görevde olan birim yöneticisi hâkimlerin bile benzer şekilde yazılı görüş sunduğu yargı kulislerine yansımıştı. Dönemin müsteşarı Birol ERDEM, dava bilgilerinin emniyet/jandarma birimleriyle de paylaşıldığını bu nedenle MİT ile protokole karşı çıkanları cemaatçi oldukları düşüncesiyle görevden aldığını ve bu suretle protokolün imzalanabildiğini beyan etmişti. (https://odatv.com/erdoganin-soyleyemedigini-biz-soyleyelim-1001181200.html).
Burada şu soruları sormak gerekiyor:
- Adalet Bakanlığı UYAP üzerinden MİT ile hangi verileri ne şekilde paylaşıyor?
- MİT’in tek taraflı UYAP sistemine erişim yetkisinin sınırları nedir?
- MİT’in UYAP ağındaki kişisel bilgisayarlara erişim imkânı var mıdır?
- MİT, UYAP üzerinden tüm hâkim, savcı, avukat ve diğer ilgilileri gerek ağ bilgisayarlarından gerekse bağlantılı diğer kişisel bilgisayarlardan dinliyor mu?
- Haberde geçen soruşturma neden faili meçhul olarak akamete uğratılmaktadır? (http://www.cumhuriyet.com.tr/m/haber/turkiye/766696/MiT_e_UYAP_in_kapisi_acilmis.html).
- UYAP’a ilişkin Erdoğan iddialarının arka planında ne var? UYAP’ta kayıtlı delil ve belgelerin yok edilmesi nasıl önlenebilir?
Erdoğan’ın “Bayram değil seyran değil Eniştem beni niye öptü” tarzındaki UYAP açıklamasının arka planında neler olabileceğine dair ihtimalleri sıralayarak yazıyı bitirelim.
Bilindiği üzere, Hakan Atilla’nın ABD’de jüri tarafından suçlu bulunması sonrası 17/25 Aralık soruşturmasına ilişkin olarak AKP kanadında artan kaygılar var. 17/25’de görev almış polis şeflerinin eşleri tutuklandı, kendileri de delillerin ABD’ye gönderilmesinde rolleri olup olmadığı hakkında tekrar sorguya alındılar, işkence iddiaları bile var. 17/25 Aralık soruşturmasına ilişkin tüm deliller UYAP sisteminde kayıtlıdır.
Acaba Erdoğan hükümeti, 17/25 Aralık, MİT Tırları, İzmir Gümrük Yolsuzluğu gibi ulusal ve uluslararası arenada Erdoğan’ı zora sokan dosyaları geri getirilemeyecek şekilde UYAP veri tabanından sildirerek bu delilleri yok etmeyi mi düşünüyor?
Bunun alt yapısını oluşturmak için UYAP’ta FETÖ izi var, HAVELSAN üzerinden sızılmış gibi suni gündemler üzerinden sistem idamesini AKP’li güvenilir (!) bir şirkete ihale edip, sistemdeki “istenmeyen” delillerden kurtulmayı mı planlıyor?
Erdoğan’ın Genel Sekreteri Fahri KASIRGA’nın oğullarına ait bilişim şirketinin UYAP’a ve POLNET’e olan ilgisini görünce, “neden olmasın?” diyebiliriz. (http://m.haberdar.com/gundem/secim-sandiklari-vatandasin-ve-devletin-mahremi-kasirga-ya-emanet-h47892.html).
Erdoğan, birçok şeyi direk kontrolüne aldığı gibi bu sistemi de yegâne yöneticisi olarak Saray bünyesinde oluşturacağı bir mekanizmaya mı bağlamak istiyor?
Düşünen birisi olarak bu haklı sorular çoğaltılabilir. Erdoğan’ın oluşturduğu bu gündemin peşinde koşup, O’nun sözlerini bir kritiğe tabi tutmadan kabul etmektense, doğruları araştırıp, doğru soruların sorulması esasında her vatandaşın görevidir. Çünkü UYAP, netice itibariyle her vatandaşın verisini koruyan bir mekanizma ve dolayısıyla herkesi ilgilendirmektedir.
İşte bu noktada Erdoğan yönetiminin bu sisteme müdahale ederek kendilerine ilişkin delilleri yok etmesi, gereksiz yeni ihaleler ile haksız zenginleşme gitmesi ve vatandaşların verilerine mutlak ve denetimsiz kontrolle sahip olmasının önüne geçmek için muhalefet partilerine ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşüyor.
Örneğin, muhalefet partilerinin, AKP’nin yolsuzluklarına ve yasa dışı silah sevkine dair (kapatılan) soruşturma dosyalarındaki tüm belge ve delillerin bir örneğini avukatları vasıtasıyla elektronik ve fiziki ortamda temin ederek muhafaza altına almaları; bu dosyaların UYAP’tan silinmesine yönelik bir işlem yapılıp yapılmadığı, bu dosyaların log kayıtlarında değişiklik olup olmadığı, yandaş şirketlere UYAP sistem yazılımları ihalesi verilip verilmediği, MİT’e verilen UYAP sistemine erişim yetkisinin sınırlarının ne olduğu hakkında soru önergeleri vererek ve sair araştırmalar yaparak bu gündemi yakından takip etmeleri mümkün ve hatta gereklidir. Bu gereklilik aynı zamanda, muhalefet görev ve sorumluluğu veren millete karşı bir vefa borcunun da ifası anlamına gelmektedir.