ArticlesBAHADIR ASLANTURKISH WRITINGS
Trend

YARGITAY’IN BİROL ERDEM KARARI ÜZERİNE…

Dr. Bahadır ASLAN

                                                                                                                                         Dr. Bahadır ASLAN

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu hafta açıkladığı Birol Erdem kararı bu haftanın en fazla konuşulan konusu haline geldi.  Halen Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri olarak görev yapan  Birol Erdem, 25 Ekim 2010’da Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyesi olmuş ve 21 Kasım 2011-1 Ocak 2014 tarihleri arasında ise Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı görevini yürütmüştü. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Gülen Hareketine yönelik başlattığı soruşturmalar kapsamında Erdem çifti, 3 Haziran 2017 tarihinde gözaltına alınmıştı. Birol Erdem, tutuklama talebiyle sevk edildiği nöbetçi hakimlikçe serbest bırakılırken, eşi Gülümser Erdem, “silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “dolandırıcılık” suçlarından 17 Haziran 2017 tarihinde tutuklanmış ve daha sonra adli kontrol şartı ile tahliye edilmişti.

Hakkında silahlı terör örgütü yöneticiliği suçundan dava açılan eski müsteşar  Birol ERDEM hakkında TCK’nın 30. maddesi gerekçe yapılarak Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından beraat kararı verilmiş (9. CD. 01/02/2021 T., 2019/11 E., 2021/5 K. ) ve verilen beraat kararı Ceza Genel Kurulu tarafından onanmıştır. Birol Erdem yargılama sürecinde ayrıntılı olarak Gülen Cemaati içerisindeki etkinliğini,  üstlendiği üst düzey görevleri ve 2013 yılından itibaren Türk yargısı içerisinde sözde Gülen Hareketi  mensubu olduğunu düşündüğü hakim ve savcılarla alakalı yapmış olduğu sistematik ve planlı fişleme çalışmalarını ayrıntılı olarak anlatmıştır.

Adil Kararlar Ancak Bağımsız ve Tarafsız Mahkemelerce Verilebilir.

Bu kadar önemli konumdaki biri hakkında verilen beraat kararı ve kararın CGK tarafından onaylanması son günlerin en önemli hukuki gelişmesi olarak görülmüş ve yazılı, görsel ve sosyal medyada yapılan paylaşımlarda Birol Erdem kararında yer verilen hukuki gerekçeler ışığında Birol Erdem’e verilen beraat kararının çok doğru ve bu karardaki gerekçeler ışığında herkesin beraat etmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Bu yorumlar doğru olmakla birlikte kararın aşağıda açıklanacak gerekçeler ışığında hiç de masum bir karar olmadığını düşünüyorum. Öncelikle hukuki bir karar ancak bağımsız ve tarafsız bir yargı tarafından verilebilir. Bu noktada 17/25 Aralık süreciyle birlikte baskı altına alınan , 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 5000 civarında hakim ve savcının meslekten ihracı ve çoğunluğunun tutuklanmasıyla birlikte fiilen ve yapılan Anayasa ve yasa değişiklikleriyle de kanunen hükümetin kontrolünde bir aparat haline gelen Türk yargısı bağımsızlık ve tarafsızlık vasıflarını yitirdiğinden öncelikle ortada bağımsız ve tarafsız bir yargı bulunmamaktadır. Bu vasıfları yitirmiş bir yargı meşruiyetini yitirmiş olduğundan verilen hiçbir kararı bu aşamada hukuken kabul edilebilecek bir nitelikte değildir. Dolayısıyla yüz binlerce insan hakkında örgüt suçlamasıyla yapılan yargılamalar bağımsız ve tarafsız mahkemelerce yapılmadığı gibi Birol Erdem gibi Türk yargısını sistematik ve planlı bir şekilde fişleyen bir eski cemaatçinin yargılaması da bağımsız ve tarafsız mahkemelerce yapılmamıştır. Diğer bir ifade ile ortada bağımsız ve tarafsız bir yargı bulunmadığından ortada hukuki bir karar da bulunmamaktadır. Sistem sadece kendi kullandığı aparatı temize çıkarmak için süslü bir kılıf bulmuştur.

Türk yargısının fişlenme surecinin baş aktörü olduğunu kendi ifadeleri ile ikrar eden ve binlerce hakim ve savcının fişlemesini yapıp istihbarat teşkilatıyla paylaşan bir kişinin bu hukuka aykırı eylemlerini meşru ve yerinde gören  ve bu eylemlerini “hata kavramının yorumlanmasında dikkate alan”  CGK kararı hiçbir şekilde hukuken kabul edilecek bir karar değildir. Birol Erdem’in ikrarıyla sabit olan bu suçları bakımından gereğinin takdir ve ifasına ancak bağımsız ve tarafsız bir mahkemece karar verilmesi mümkün olduğundan ve böyle bir tespitte henüz yapılmadığından bu berat kararı suçluyu kurtarma ve kahramanlaştırma yargılamasıdır.

Suçsuz binlerce hâkim ve savcı, yüzbinlerce kamu görevlisi ve sivil Gülen Hareketi mensubu olduğundan bahisle hiçbir gerekçe yokken bir gecede terör örgütü üyesi ilan edilmiş, gözaltında ve cezaevinde insanlık dışı kötü muamelelere ve işkencelere maruz kalmıştır.  Bütün bu eylemler yerel mahkemeler, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi tarafından görmezden gelinmiş ve nihayetinde en ağır cezalar verilerek insanlar cezaevlerinde ölüme terkedilmişlerdir. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi hukuksuzluğun önüne geçmek yerine bu hukuksuzluğun meşruiyetini sağlamak adına hukuk tarihinde örneği görülmemiş kılıf niteliğindeki gerekçelerle bu cezaları onamışlardır. Ancak Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın bu süreçte iktidarın isteği doğrultusunda oluşturduğu “kılıf” endeksli  kararların  AİHM’nin başta  Alpaslan Altan ve Kılıç Kararları  ile BM’nin Mukadder Alakuş ve Gökhan Açıkkol kararlarıyla paçavraya dönmüştür.

Böyle hukuksuz bir süreçte Yargıtay Türk yargı teşkilatını fişleyen bir müsteşarı kendi oluşturdukları “örgüt kılıfından“ kurtarmak için bu sefer evrensel hukuk ilkeleri ve temel hukuk normlarıyla süslenmiş “hata” kılıfını ortaya çıkarmıştır. Bu hata kılıfı uydurulurken de diğer masum insanların faydalanmasını engelleyecek gerekçelerin konulması da ihmal edilmemiştir. Hata hükümlerinin ancak itirafçı olan ve geçmişte fişlemeleriyle bu pişmanlığını ortaya koyan kişilere uygulanacağı zımnen vurgulanmıştır. Sanık Birol Erdem’in hukuka aykırı fişleme eylemleri  “hata kavramının yorumlanmasında” sanık lehine doğrudan değerlendirme konusu yapılmıştır.  Masum insanları hukuka aykırı delil ve uyduruk gerekçelerle cezaevlerinde çürüten Türk Yargıtay’ı fişlemeci bir eski müsteşarı kurtarmak için bu defa sözde evrensel hukuk ilkeleri ile süslediği “hata kılıfı”  ile sanığı beraat ettirmiştir.

Yargıtay’ın “Piramitli Örgüt Kılıfı” da “Hata Kılıfı” da Hukuksuzluğun İki Yüzü Gibidir.

Kanaatimce masum insanları terörist ilan etmek ve cezaevlerinde çürütmek için Yargıtay tarafından oluşturulan “piramitli örgüt kılıfı” ne kadar haksız ve hukuksuz ise  fişlemeci eski bir müsteşarı bu kılıftan uzak tutmak ve aklamak için oluşturulan “hata kılıfı” da o kadar hukuksuzdur. Ve her iki hukuksuz kılıfının terziliğini de Yargıtay Ceza Genel Kurulu yapmıştır. CGK geçmişte  emsali olmayan bir şekilde kanıttan ziyade  bir ön kabul  ile oluşturdukları piramit yapılanmada ortaya koydukları katmanlarla Gülen Cemaatini  katmanlara ayırıp her bir katmanda yer alan kişileri eylemlerini ve suçun maddi be manevi unsurlarını ortaya koymadan peşinen suçlu kabul etmiştir. Hukuk tarihinde hiçbir zaman delil olarak değerlendirilmeyen fişleme bilgileri ve hukuka aykırı deliller baş tacı yapılarak mahkumiyet kararlarının bel kemiği olduğu özellikle Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından vurgulanmıştır. (CGK E. 2017/16-956 K. 2017/370 T. 26.09.2017). Verdiği kararlarla kategorik ve peşin suçlular oluşturan CGK  şimdi kimin hangi koşulda hata hükümlerinden faydalanacağına karar vermiştir. Bu kararını da sadece  yaptığı fişlemelerle iktidarın kölesi haline gelen bir itirafçı ve fişlemeci  müsteşar için uygulamıştır. Aynı tarihte binlerce masum insanın cezasını farklı gerekçelerle onaylarken Birol Erdem için evrensel hukuk ilkelerini hatırlamıştır. Bu durum aslında Yargıtay’ın asli fonksiyonundan uzaklaşarak suçlu üretim merkezine döndüğünü ortaya koymaktadır.

Ortada Bir Suç Olmadığından Hata Hükümleri Uygulanamaz

Diğer taraftan ortada suçsuz insanların “hata” hükümlerinden faydalanarak beraat edecekleri bir suç yoktur. Olmayan bir suçta hata edilmesi de mümkün değildir. Bir suçun varlığı için öncelikle maddi ve manevi unsurlarını oluşması gerekmektedir. Darbe girişimi gerekçe gösterilerek bir grubu toptan suçlu ilan etmek vahim olduğu gibi onları hiç olmayacakları şekilde terörist ilan edip cezalandırmak hukuken daha vahimdir. Devletin kontrol denetiminde faaliyet gösteren bir bankada hesabı olmak veya kamu görev ifa etmek veyahut kanunların suç olarak düzenlemediği ekonomik ve sosyal faaliyetler bir suça vücut vermez. Aynı bankada CIO olan biri bugün hükumetin önemli bir bürokratı iken  Bank Asya’da hesabı olan gariban Anadolu insanın hapishanede olması ancak adaletsizlikle izah edilir. İktidarın söylemleri ile suç politikası oluşturup suçlu yaratan Türk yargısının bu noktada suçun unsurları ile hata kavramlarını ayırt etme  ve adaleti tesis etme gibi bir derdinin olmadığı  AİHM ve BM kararları ile çöp haline gelen sözde kararları ile sabittir.

AİHM ve BM kararları gereğince örgüt suçlaması ile yargılanan kişilerin öncelikle  CMK 223. maddesi kapsamında öncelikle beraat  etmeleri gerekmektedir. Ortada hata hükümlerinin uygulanacağı bir suç bulunmadığından bu noktada hata hükümlerinin kabulü aslında suç üretmek için yola koyulmuş Yargıtay’ın nihai amacını kabul anlamına gelmektedir.

Yargıtay’ın hata kararının bir diğer vahim yönü ise suçun asli unsurlarını ve bu noktada son dönemde AİHM ve BM tarafından verilen kararları gerekçesinde tartışmadan suçun sübutunu peşinen kabul ederek kişinin hata sonucu bu suçlardan veya örgütün suç işleme amacından haberdar olmadığından bahisle hata hükümlerinden faydalanması gerektiğine karar vermesidir.  Binlerce hakim ve savcıyı fişleyen ve halen illegal yürütülen bir kısım istihbari çalışmaların içinde yer alan, geçmişte müsteşarlık ve personel genel müdürlüğü yapan birinin iddia edildiği şekilde bir örgütün varlığından haberdar olmaması imkânsızdır. Birol Erdem’in örgütün varlığından haberdar olmaması için ya ortada bir örgütün olmaması ya da bu kadar önemli görevleri ifa eden birinin zeka sorununun olması gerekir. Teşkilatta herkesin “cin gibi” biri dediği Birol Erdem’in örgütün varlığından haberdar olmaması hata en değil ortada bir suç örgütün olmamasından kaynaklıdır. Ancak cin gibi biri Devletle devam etmek için örgüt kılıfının içini doldurmak için elinden geleni ardına bırakmamış be bütün insanlık suçlarının işlendiği bir süreçte önemli bir yapı taşı görevi üstlenmiştir. 

Bu önemli görevinden ötürü Birol Erdem gibi fişlemeleri itiraf etmiş ve ne kadar hukuksuz uygulama varsa altına imza atmış, fişleme komisyonlarında ve asli görevi dışında illegal istihbarat faaliyetlerinde bulunmuş birinin hatadan faydalandırılmasının sebebi illegal yargılama sürecine olan katkısını ödüllendirmektir.  

Birol Erdem Bir At Pazarlığının Ortasında Kamıştır

Öte yandan yargıdaki binlerce fişlemeyi itiraf etmiş,  ne kadar hukuksuz uygulama varsa altına imza atmış, fişleme komisyonlarında ve asli görevi dışında illegal istihbarat faaliyetlerinde bulunmuş olan Birol Erdem bir at pazarlığının da ortasında kamıştır. Kendisini kurtarmak için 2013 yılından itibaren aktif fişleme faaliyetlerinde yer alan ve adeta bir istihbarat görevlisi gibi çalışan bir karakter kendi eşinin tutuklanmasını engelleyememiştir. Zira adete suç örgütüne dönüşen Türk yargı örgütündeki farklı kliklerin birbirinden de hesap sorduğu bir süreç yaşanmıştır. Tabiri caizse Ergenekon ve Balyoz davaları ile kapanmaz bir şekilde deşifre olan ve Erdoğan ile 2014 yılında yapılan anlaşma ile üzeri örtülen ama  Hablemitoğlu cinayeti le tekrar varlığı ete kemiğe bürünen derin devlet yapılanması Birol Erdem’den geçmişin hesabını sormak için elinden geleni ardına bırakmamıştır. Birol Erdem her ne kadar istihbaratın şemsiyesi altına saklansa ve HAKYOLCU kimliği ile Erdoğan’a sığınmış olsa da derin devletin intikamı sürekli ensesinde olmuştur ve olacaktır. Mahkemece verilen beraat kararına yönelik itiraz ve temyizlerdeki gerekçeler bu hesap sorma niyetini en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Elinde sopayla Birol Erdem’i parçalayacak bir ekip ile  ona sahip çıkan HAKYOL ve iktidar kanadının derin hesaplaşması burada bitmez kanaatindeyim.

Adalet İçin “Hata “ Yapmadan Sezon Finalini Beklemek Gerekir.

Meselenin bir diğer yönü ise Gülen Hareketine yönelik hukuksuz surecin önemli bir figüranı haline gelen Birol Erdem’in belirlenen hedefe ulaşmadan yan çizmesini engellemek ve gelecek sezonun da itirafçısı olmasının önüne geçmek için bu şekilde kıstırma operasyonlarıyla avuçta tutulduğu da unutulmamalıdır. Dolayısıyla gelecek sezon Türk yargısı bağımsız ve tarafsız olarak yoluna devam ettiğinde bu sezon haksız olarak terörist ilan edilenleri berat ederken düzmece bir “hata kılıfıyla” beraat eden fişlemeci müsteşar Birol Erdem işlediği suçlardan dolayı sistemin diğer suça bulaşan, Anayasayı AİHM’in kararlarını ve evrensel hukuk kurallarını yok sayarak siyasetin istediği kararlara imza atan, işlenen insanlık suçlarını ört bas eden, işkence, çıplak arama ve kötü muamele ve adam kaçırma  dosyalarını  kapatan sözde yargı mensupları  gibi en adil bir şekilde yargılanacaklardır.  

Ondan dolayı “hata“ yapmadan sezon finalini beklemenizi öneririm…

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu