YARGI MERCİLERİ İŞKENCECİLERİ KORUMA ALTINA ALIYOR
Dr. Bahadır ASLAN
![](https://www.justicesquare.com/wp-content/uploads/2022/12/Iskence-1.jpg)
İşkence suçu; kamu görevlisinin sistematik ve belli bir sürece yayılan fiilleriyle bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çektirmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlar sergilemesini ifade etmektedir.
İşkence suçu, TCK m.94’te “İşkence ve Eziyet” başlıklı bölümde düzenlenmiştir. Ayrıca işkence fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi halinde ise TCK’nın 77. maddesindeki insanlığa karşı suç oluşacaktır.
İnsanlığa karşı suç kategorisinde yer alan işkence yasağı, uluslararası hukuk belgelerinde de bireyin temel hakları arasında sayılmıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 5. maddesinde, “hiç kimsenin işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muameleye tâbi tutulamayacağı” ifade edilmiştir. Aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “İşkence Yasağı” başlıklı 3. maddesinde “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tâbi tutulamaz” hükmüne yer verilmiştir.
İHD Dokümantasyon Biriminin tespitlerine göre sadece 2022 yılının ilk 11 ayında; resmi gözaltı yerlerinde en az 980 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmıştır. Yine İHD Dokümantasyon Birimi’nin verilerine göre hapishanelerde 310 mahpus işkence ve kötü muamele gördüğüne dair şikâyette bulunmuştur[1]. Belirtilen bu verilerin OHAL süreciyle birlikte olağan hale geldiği görülmektedir.
İşkencenin önlenmesi demokratik hukuk devletinde yaşam hakkının korunması ile özgürlük ve güvenlik hakkının güvenceye alınması noktasında hayati öneme sahiptir. İnsan haklarına yönelik ağır ihlal niteliğinden dolayı şikâyet beklenmeksizin soruşturulması gereken suçlar arasında yer alan işkence suçunda zamanaşımı bulunmamaktadır.
Bununla beraber Türk yargı mercileri işkencenin hesabını sormak yerine işkencecileri koruma altına almaktadırlar. Özellikle OHAL sürecinde bir politika halinde uygulanan ve OHAL KHK’sı ile sorumsuzluk zırhı getirilen işkence eylemleri devam ederken sorumlular yargı eliyle korunmaktadırlar. Bunun son örneği Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM şubede görevli olan polis Abdulkadir Türkyılmaz hakkındaki işkence iddialarının yer aldığı haber ve tweetlere erişim engeli getirilmesidir[2].
Türkyılmaz 15 Temmuz sonrası askerlere işkence yaptığını itiraf etmesi ve milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na ailesinin gözü önünde şiddet uygulamasıyla gündeme gelmişti. Türkyılmaz hakkında yapılan şikâyetler üzerine başlatılan soruşturmada, 15 Temmuz sonrasında aralarında üst düzey komutanların da olduğu bazı askerlere olayın sıcaklığıyla “kötü muamelede” bulunduğunu ve OHAL sürecinde bir albayı bacağından potaya astığını itiraf etmişti. Ancak Türkyılmaz, yaptığı işkenceden pişmanlık duymadığını söylemişti.
Abdulkadir Türkyılmaz hakkındaki işkence haberlerinin kaldırılması için yaptığı başvuru neticesinde Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği 102 sayfalık kararıyla; haberlerin yanı sıra tweetlerin de kaldırılmasına karar verdi. Bu kapsamda toplamda 2071 URL’ye erişim yasağı getirildi.
Türkiye Abdulkadir Türkyılmaz olayında da görüldüğü gibi insanlık suçu olan ve zamanaşımı bulunmayan işkence suçu devlet kontrolünde bir idari pratik haline dönüşmüş bulanmaktadır. İşkence ile mücadele etmek yerine işkencecilerin ifşasını ve yargılanmalarını önleyici tedbirler alınmaktadır.
OHAL süreciyle birlikte iktidarın teşvik ve desteğiyle kolluk görevlilerinde başlayan keyfi ve kural tanımaz tutum ve davranışlar bu verileri gün geçtikçe artmasına neden olmuştur. Devlet eliyle işkencenin idari pratik haline gelmesindeki temel neden OHAL KHK’larıyla işkenceci kamu görevlilerine getirilen sorumsuzluk zırhıdır. OHAL bitmiş olsa da zımni olarak devlet eliyle bu sorumsuzluk hali devam ettirilmektedir. Bu noktada bu sorumsuzluğun devam etmesinde ve işkencelilerin hesap vermemelerinde yargı mercileri önemli bir paya sahiptir. İşkencenin önlenmesi için yargı mercilerinin resen hareket etmesi ve suçluların cezalandırılması için gerekeni yapması gerekirken yargı mercilerinin bazen “takipsizlik kararlarıyla” bazen de “ verdikleri erişim engeli kararlarıyla” işkencecilere perde oldukları ve onları korumaya aldıkları görülmektedir.
Ancak insanlığa karşı suç niteliğindeki işkence fiilleri zamanaşımına tabi olmadığından her zaman soruşturma konusu olacağı unutulmamalıdır. Bu noktada saray rejimi yargısının işkenceciler hakkında takipsizlik kararı vermiş olması işkencelileri hiçbir zaman kurtarmaz. Adalet geldiğinde işkence dosyaları sırasıyla raflardan indirilecektir. Dolayısıyla takipsizlik kararı veya erişim engeli kararı almak Erdoğan rejiminde bir sığınak olsa da bu kararlar bile kimlerin işkenceci olduğunun tespit noktasında yol gösterici olacaktır. Ayrıca OHAL süreciyle birlikte kamu görevlilerinin işkence eylemlerini başta Gülen Hareketi Mensupları olmak üzere toplumun belli kesimlerine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlediklerinden yargılamalarının TCK’nın 77. maddesindeki insanlığa karşı suç kapsamında olacağı da unutulmamalıdır.
[1] Verilerle 2022 Yılında Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri 10 Aralık 2022 https://tihv.org.tr/ozel-raporlar-ve-degerlendirmeler/verilerle-2022-yilinda-turkiyede-insan-haklari-ihlalleri/
[2] https://aktifhaber.com/gundem/iskenceci-polis-abdulkadir-turkyilmaz-izlerini-silmeye-calisiyor-2071-haber-ve-tweet-icin-erisim-engeli.html