MAHREMİYET VE KİŞİSEL VERİLER
Weiser NİCHT (Adı sanal, kendi gerçek sürgündeki Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Üyesi)

Mahremiyet veya Özel Hayatın Gizliliği
Mahremiyet veya özel hayat alanı, kişilerin belli esaslara ve unsurlara bağlı, kendilerine ait, kendi başlarına düşünebildiği ve davranabildiği, başkalarıyla nasıl, ne zaman, hangi şartlarda ve ne miktarda paylaşacaklarına kendilerinin karar verdikleri, dolayısıyla kural olarak başkalarının karışamadığı ve müdahale edemediği hayat alanını ve bu alan üzerindeki hakkı ifade eder.
Özel hayatın gizliliği kişilik (şahsiyet) hakkının bir parçası ve tezahürüdür. Mahremiyet, insana verilen değerin ve insanın ahsen-i takvim suretinde yaratılmasının sonucu ve gereğidir. İnsanın kişiliğini gerçekleştirmesi, daha da ötesinde kendini geliştirebilmesi, maddi manevi şahsiyetini olgunlaştırıp ‘insan-ı kâmil’ ufkuna doğru sürekli seyrine devam edebilmesi, kendine mahsus mahrem bir alanının olmasıyla yakından ilgilidir.
Bu yüzden özel hayatın gizliliği, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin (İHEB) 12., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8., Birleşmiş Milletler Medenî ve Siyasî Haklar Sözleşmesi’nin (BM-MSHS) 17., TC 1982 Anayasası’nın 17. maddeleriyle teminat altına alınmıştır. Buna göre, 1) herkes bu haktan yararlanır, talebe bağlı değildir; 2) herkese karşı ileri sürülebilir; 3) münhasıran şahsa bağlıdır, dolayısıyla devredilemez ve 4) mutlaktır, yani bu haktan vazgeçilemez[1].
Özel hayatın gizliliği kişiye, sınırsız bir özgürlük alanı vermez. Mahremiyet hukuk, ahlak, din ve toplum gibi pek çok kavramın, kurumun ilgi alanına girmektedir. Hukuk açısından evvela başkalarının özgürlük sınırında bizim hakkımız ve özgürlüğümüz biter.
Ahlaki ve dini açıdan da insan;
- “… Nerede bulunursanız bulunun, O daima sizinle beraberdir. Allah, bütün işlediklerinizi hakkıyla görmektedir”[2],
- “… Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına perde çeker …”[3],
- “… içinizde (tuttuğunuz niyetlerinizi, bizzat ve bilerek kurduğunuz kötülükleri, yaptığınız planları) ister açığa vurun, isterse gizleyin, Allah onlardan dolayı sizi hesaba çeker…”[4],
- “(Mü’minlere) de ki: sinelerinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilmektedir…”[5],
- “Gerçek şu ki, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona sürekli olarak neler fısıldadığını, neler telkin ettiğini biliriz. Biz, ona şah damarından daha yakınız”[6],
- “Nerede olursan ol, Allah’tan kork. Ve bir kötülük işlersen, hemen onun ardına bir iyilik yapıver. Ta ki, o iyilik evvelki kötülüğü siliversin. Ve insanlar arasında hep güzel ahlâk örneği ol!”[7]
gibi sınırlar ve kurallarla çevrilidir.
Kişisel Veriler
Veri bilginin en küçük parçacığıdır. Kişisel veri ise, bir kişi hakkındaki her türlü bilgidir. Kişinin açık kimliğinin belirtilmesi şart değildir, belirlenebilir veya tanınabilir, tespit edilebilir olması da yeterlidir. Günümüzde kişisel veriler, uçsuz bucaksız sanal âlemde ve elektronik mecralarda kişilerin kontrolünden çıktığından mahremiyet büyük tehlike altındadır.
Kolaylık, ucuzluk, basitlik ve hızdan özel sektörün, kamu kurumlarının, ticaret hayatının, hatta özel şahısların yararlanmak istemeleri ile her gün sürekli bilgi üretilmekte ve kişisel veriler işlenmekte, depolanmaktadır. Buna toplum ve devlet hayatının vazgeçilmezleri olan basın ve ifade özgürlüğü; ticaret hayatının ve piyasa ekonomisinin gerçekliği olan reklam ve pazarlama taktikleri; son zamanlarda giderek yaygınlaşan vatandaş gazeteciliği gibi kavramlar ve uygulamalar da eklenince durumun vahameti apaçık görülebilmektedir.
Hassas Kişisel Veriler
Kişisel verilerin hepsi aynı derecede gizlilik özelliğine ve önemine sahip değildir. Genel olarak, kişilerin sağlık durumuna, cinsel hayatına, sendika üyeliğine, dinî veya felsefî inançlarına, siyasî görüşlerine, ırk veya etnik kökenine ilişkin veriler hassas kişisel veri olarak kabul edilmektedir. Haliyle hassas kişisel verilerin korunmasına da özel önem verilmekte, işlenmesi, saklanması, nakledilmesi, arşivlenmesi daha sıkı kurallara tabi tutulmaktadır.
Genel kabule ilaveten kişilerin şahsi tercihleri ve isteklerine bağlı olarak, başkalarına göre sıradan olan verilerin de hassas kişisel veri olarak tasnifi ve korunması da pekâlâ mümkündür. Yine bu da insana verilen değerin ve insan onurunun gereğidir. Ancak bunun için kişinin baştan bunu muhataplarına, veriyi işleyenlere belirtmesi ve hatırlatması gerekir.
Kişisel Verilerin İşlenmesi
İşin tabiatı gereği kişi ile toplumun menfaatleri sürekli çatışma halindedir. Bir taraftan kişinin menfaati verilerinin korumasını ve saklanmasını, işlenmemesini, toplanmamasını, ifşa edilmemesini gerektirir. Diğer taraftan kamu hizmetleri veya serbest piyasa şartları yahut toplumun ihtiyaçları mümkün olduğu kadar çok, verilerinin işlenmesini gerekli kılar. Öyleyse her iki taraf arasında altın orta noktayı bulup âdil bir denge sağlanması zorunludur.
Temel kural, kişisel verinin işlenebilmesi için ilgilinin yani veri öznesinin açık rızasının olmasıdır. İşlemeden maksat, verinin elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, nakledilmesi gibi işlemlerdir. Kişi elbette rızasını sınırlandırabilir, işlemenin şartlarını ve sınırlarını belirleyip açıklayabilir. Ayrıca sonradan da rızasını geri çekip unutulma hakkını kullanması da mümkündür.
Temel kurala istisna teşkil eden durumlar da vardır. Örneğin, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, akademik özgürlük, istatistik ilminin gerekleri, kanunî mükellefiyetler, kamu güvenliği gibi ihtiyaçlar ve imkanlar nedeniyle kişisel veriler işlenebilir ve ilgilisi buna katlanmak zorundadır. Anonim hale getirilen veriler ve bilgiler artık öznesiyle irtibatı koptuğundan kişinin rızası aranmaksızın işlenebilir.
Çatışan menfaatler arasında denge kurulurken, asıl olan temel kuraldır. İstisnalar ise talidir. Zaruret ve mecburiyet halini ifade ettiğinden asgari miktarla iktifa edilmelidir. Diğer bir deyişle, kişinin hakları genişletici tarzda, kısıtlamalar ve istisnalar ise daraltıcı tarzda yorumlanmalıdır. Bu anlayış son zamanlarda ortak kabul gören, ‘insan haklarına saygıyla yaklaşma’ evrensel ilkesinin de gereğidir.
Veri Öznesinin Hakları
Kendisiyle ilgili veriler, bilgiler işlenen herkes veri işleyene veya ilgili kişiye, makama başvurarak bazı haklardan yararlanabilir. Bunları genel olarak 1) bilgi edinme hakkı, 2) itiraz hakkı, 3) düzeltme hakkı, 4) unutulma veya sildirme hakkı olarak tasnif edebiliriz. Ezcümle kişilerin,
- Kişisel bilgilerinin işlenip işlenmediğini öğrenme,
- İşlenmişse bunların amacının ne olduğunu ve amacına uygun işlenip işlenmediğini öğrenme,
- Bunların başkalarına da aktarılma veya paylaşılma durumunu öğrenme,
- Verilerin toplanmasında, işlenmesinde amaca aykırılık, usulsüzlük gibi hatalı bir durum varsa itiraz etme,
- İçerikte gerçeğe uymayan verileri veya işleme, aktarma gibi usul işlemlerindeki hataları düzeltme,
- Nihayet, istemediği verilerin ve bilgilerin silinmesini isteme
Hakları vardır.
Kişisel Verilerin Korunması
Günümüzde teknoloji yüzünden işlenen ve biriktirilen veriler sel felaketi sonrası kalan enkaz yığınını andırıyor. Buna sektörde ‘big data’ denmektedir. İHEB, AİHS, BM-MSHS gibi evrensel insan hakları metinleri veya milli mevzuatlardaki mahremiyete ilişkin hükümler, kişisel verileri korumak için yetersiz kalınca, münhasır düzenlemelere ve içtihatlara ihtiyaç duyuldu.
Süreci kısaca özetlersek,
- 1980: OECD Konseyi’nde “Özel Hayatın Gizliliğinin ve Kişisel Verilerin Sınır Ötesi Dolaşımının Korunmasına Dair Rehber İlkeler”[8] ile kişisel veriler belli çerçeveye alındı,
- 1981: Avrupa Konseyi’nde 108 sayılı “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi”[9] kabul edildi,
- 1990: BM Genel Kurulu’nda “Mahremiyet ve Veri Koruma İlkeleri”[10] kabul edildi,
- 1995: AB Konseyi ve Parlamentosu tarafından “Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Bu Tür Verilerin Serbest Dolaşımı ile Bireylerin Korunması Hakkında Yönerge”[11] yürürlüğe girdi,
- 2016: AB’nde, 2016/679 sayılı “Genel Veri Koruma Tüzüğü”[12] (GVKT) kabul edildi,
- 2018: GVKT yürürlüğe girdi. Tüzüğün temel özellikleri 1) kişisel verilerin korunması mevzuatını bir üst basamağa, yönergeden tüzük seviyesine çıkarması, 2) kişisel verileri daha kapsamlı ve ayrıntılı olarak korumaya alması ve 3) ilk defa ‘unutulma hakkı’ kavramını mevzuat hükmü haline getirmesidir. Tüzükle 1995 tarihli yönerge de yürürlükten kaldırılmıştır.
Uluslararası mahkemeler de kişisel verilerin korunmasına özel önem vermektedirler. Örneğin AİHM son zamanlarda verdiği kararlarda[13], bu alanda en fazla hak ihlallerinin yaşandığı istihbarat faaliyetleri konusunda, önemli tespitlerde bulunmuş ve sıkı kurallara dikkat çekmiştir.
[1] Şen, Ersan; Devlet ve Kitle İletişim Araçları Karşısında Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması; Kazancı Kitap Ticaret A. Ş.; İstanbul 1996, sayfa: 10
[2] Hadîd Suresi, 57/4
Ünal, Ali; Allah Kelâmı Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meali
[3] Enfal Suresi, 8/24
Ünal, Ali; adı geçen eser
[4] Bakara Suresi, 2/284
Ünal, Ali; adı geçen eser
[5] Âl-i İmran Suresi, 3/29
Ünal, Ali; adı geçen eser
[6] Kâf Suresi, 50/16
Ünal, Ali; adı geçen eser
[7] Tirmizî, birr 55.
https://fgulen.com/tr/fethullah-gulenin-butun-eserleri/dunyamiz/fethullah-gulen-enginligiyle-bizim-dunyamiz/17136-Fethullah-Gulen-Gelir-Kaynaklari#_ftnref27
[8] http://www.oecd.org/internet/ieconomy/oecdguidelinesontheprotectionofprivacyandtransborderflowsofpersonaldata.htm
[9] http://conventions.coe.int/Treaty/en/Treaties/Html/108.htm
http://www2.tbmm.gov.tr/d24/1/1-0966.pdf
[10] http://www.unglobalpulse.org/privacy-and-data-protection-principles
[11] http://eur-lex.europa.eu/legal-content/en/ALL/?uri=CELEX:31995L0046
[12] https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=celex%3A32016R0679
[13] AİHM, Mustafa Sezgin Tanrıkulu / Türkiye, BN: 27473/06, KT: 18/07/2017
AİHM, Bıg Brother Watch and Others / The Unıted Kıngdom, BN: 58170/13, 62322/14 ve 24960/15, KT: 13/09/2018