BYLOCK: TÜRKİYE’DE ÖZGÜRLÜKLERİN ESARETİ
Weiser NİCHT (Adı sanal, kendi gerçek sürgündeki Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Üyesi)
Ülkeye Çöken Kâbus veya Cadı Avı
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsünden beri, hükümet ve yargı kuruluşları tarafından muhalifler aleyhine amansız bir cadı avı sürdürülüyor. Kamu sektöründe meslekten ihraç edilenlerin sayısı yüz binleri çoktan aştı. Özel sektörü de hesap edince bu sayı ikiye üçe katlanıyor. Hapishaneler kapasitelerinin çok üzerinde doluluk oranlarına sahip. Anneleriyle birlikte hapis hayatı yaşayan bebeklerin ve çocukların sayısı binleri çoktan geçti. Hükümetse yeni hapishaneler yapma ve cadı avını genişletip yaygınlaştırma çabasında. Hatta toplama kampı mahiyetinde açık alanlara, orman içlerine büyük cezaevleri yapma projeleri geliştiriyorlar. Düşünün ki yetkili isimler, TV programlarında muhalifleri toplama kamplarına doldurup ekmeği de karne ile vermek gerektiğinden söz edebiliyor. İnsanlar varını yoğunu dökerek ülkeden kaçmaya çalışıyor. Yabancı memleketlerde, kış şartlarında denizlerde, başka ülkelerin dağlarında, derelerinde veya zorlu kamp şartlarında inanılmaz dramlar hatta facialar yaşanıyor. Ege Denizi’nde, Meriç Nehri’nde yaşanan facialar, yitirilen canlar onları çoktan geçti.
Muhalifleri ezmek için her yolu deniyorlar. Örneğin ülkenin eski ve meşhur gazetelerinden Cumhuriyet’in önemli ve şöhretli gazetecisi Kadri GÜRSEL hakkındaki iddianamede ‘cep telefonunda ByLock programı olan bir kişinin Kadri GÜRSEL’i araması’ terör örgütü üyeliği konusunda sebep olarak yazılı. Türk asıllı Alman gazeteci Deniz YÜCEL yaptığı haber nedeniyle tutuklandı[1].
Hükümet savaş açana kadar ülkenin en çok satan ve okunan gazetesi olan Zaman’a geçmiş yıllarda abone olmak; devletin yetkili ve ilgili bütün kurumları tarafından denetlenen, hatta Türk Hava Yolları, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi pek çok bakanlıktan fazla bütçeyi kontrol eden şirketlerin paralarını emanet ettikleri Bank Asya’da hesap açtırmak; ‘Dünyanın Renkleri’ temalı ‘Uluslararası Dil ve Kültür Festivali’ şenliklerini hazırlayan okullarda çocuklarını okutmak ‘terör örgütü üyeliği’ için yeterli. Darbe teşebbüsünden birkaç ay önce 14. sü düzenlenen olimpiyat gösterilerinden bir demet BM Genel Kurul salonunda gerçekleştirildi[2]. Genel Sekreter Ban Ki-mun ve Başkan Obama’nın tebrik mesajları eşliğinde. Avrupa Konseyi gibi pek çok uluslararası kuruluş ve devlet yıllardan beri olimpiyatları desteklediler ve himaye ettiler[3]. Mesela 2015 Olimpiyatları için bir gösteri, Martin Shchulz başkanlığındaki Avrupa Konseyi’nin himayesinde gerçekleştirilmişti[4]. Üstüne üstlük gazete aboneliği, banka hesabı, okulda çocuk okutmak eylemlerini pek çok hükümet ve parti yetkilisi, hatta soruşturma yapan savcılar ve tutuklama kararı veren hakimler de irtikap etmişlerdi. 2016 darbe teşebbüsünün arifesinde, şimdiki cadı avının en büyük kurbanını teşkil eden cemaat ‘Dünyanın Renkleri-Uluslararası Dil ve Kültür Festivali’ düzenlerken, Türkiye’de en çok tartışılan konulardan biri sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın üniversite diplomasının olup olmadığı, varsa gerçek mi sahte mi olduğu hususu idi[5].
Sanal Markette Herkese Açık İnternet Uygulaması: ByLock
Türkiye’de cadı avını uygulayanlar, kendilerince en kolay ve yaygın gerekçe olarak ByLock haberleşme programını gösteriyorlar. ByLock Aralık 2013’den 2016 başına kadar hizmet veren, WhatsApp, Telegram, Viber gibi sanal ortamda yüzlerce örneği olan anlık mesajlaşma uygulaması. Herkese açık olan uygulama kişilerin birbirlerini eklemesiyle başlatılabiliyor. Google Play Store’dan yaklaşık 500.000[6], Apple Stordan ise yaklaşık 100.000[7] kişi tarafından indirilmiş. Uygulama, özellikle gençler tarafından tercih edilen dünyaca ünlü uygulama paylaşım sitelerinde hala bulunabiliyor[8]. Uygulama özel bir şirketin Litvanya’da bulunan sunucuları üzerinden hizmet sunmuş. Ancak 2016 yılı başlarından itibaren, kira ücreti ödenmediğinden şirket sunucularından hizmet vermeyi durdurmuş[9].
Haberleşme Demokrasinin İlk ve Ön Şartı
Toplumun idaresi konusunda insanlık tarihinin ulaştığı en iyi tecrübe hiç şüphesiz hukuk devleti ve demokratik toplum düzenidir. Bunlar da demokrasi zemini üzerine inşa ve ikame edilebilmektedir. Demokrasi kültürünün ve hukuk devletinin olduğu bütün ülkelerde haberleşme özgürdür ve gizlidir. Elbette bunun da esaslı gerekçeleri vardır.
Evvela, demokrasinin temeli, bütün vatandaşların halkı ilgilendiren her sorun hakkında fikrini söyleyebilmesi, istiyorsa söz sahibi olabilmesi, yani yönetime katılabilmesi düşüncesine dayanır. Bunun için de her bir kişinin, gündelik hayatta ve kamuoyunda olup bitenler hakkında 1) ayrıntılı bilgiye erişmesini, haberdar olmasını, 2) topladığı bilgileri kullanarak kanaat sahibi olmasını ve 3) kanaatlerini ve düşüncelerini başkalarına ulaştırabilmesini gerektirir. Bilindiği gibi, bunlar aynı zamanda ifade özgürlüğünün unsurlarını teşkil etmektedir. Bu yüzden ifade özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü, basın ve medya özgürlüğü, internet özgürlüğü temel haklardandır.
İkinci olarak, demokrasinin temel değerleri, haberleşmenin gizli olmasını zorunlu kılar. Çünkü fert olarak her kişi özgürdür. Kiminle haberleşeceğine, hangi konuları haberleşeceğine, nasıl haberleşeceğine elbette kendisi karar verir.
Üçüncüsü, demokrasi mutlak surette muhalefeti gerektirir. Çünkü iktidarın eleştirilmesi, yanlışlarının ortaya koyulması, daha doğru olanın gösterilmesi muhalefetle olabilir. Dahası fikirde, sanatta, kültürde velhasıl hayatın her alanında gelişme, ancak zıt fikirlerin çekişmesi ve çatışması ile mümkündür. Osmanlının son dönem meşhur devlet adamı ve şairlerinden Ziya Paşa’nın “Tesadüm-ü efkardan barika-i hakikat tecelli eder/Fikirlerin çarpışmasından gerçeğin kıvılcımları çıkar” sözü meşhurdur.
Haberleşme Gizlidir
Kişilerin özgürce haberleşebilmeleri, muhalefetin ve farklı görüş sahiplerinin rahat fikir üretebilmesi ancak haberleşmenin gizliliğiyle mümkündür. Nitekim BM İnsan Hakları Konseyi, Avrupa Konseyi gibi uluslararası yetkin kuruluşlar, haberleşmenin gizliliğine, bu kapsamda sosyal medya hesaplarından ve ByLock, WhatsApp benzeri uygulamaların şifreli iletişim sağlamalarının bir hak olduğuna, bunun suç olarak kabul edilemeyeceğine dikkat çekiyorlar.
BM düşünce ve ifade özgürlüğü özel raportörü David Kaye tarafından hazırlanan 2015 tarihli raporda, şifrelenmiş ve anonimleştirilmiş sosyal medya veya internet uygulamalarının kriminalize edilemeyeceği vurgulanmıştır[10].
Ayrıca BM İnsan Hakları Konseyi mahremiyet hakkı özel röportörü Joseph A. Secretariat da 08 Mart 2016 tarihli raporunda, devletlerin şifrelenmiş ve anonimleştirilmiş haberleşmenin güvenliğini sağlamaları gerektiğine değinmiştir[11].
The Association for Progressive Communications (APC) İnsan Hakları Konseyi’nin 36. Toplantısında sunduğu raporda;
“Önceki HRC önergelerinde de vurgulandığı gibi, güvenli dijital haberleşme Türk vatandaşları da dahil herkes için erişilebilir olmalıdır. Türk hükümeti bunu sağlamak yerine bu haberleşme araçlarını kriminalize etmekte ve standart güvenlik uygulamalarını terör aktivitesiyle bir tutmaktadır.”
“Dijital çağda insan haklarının korunmasında gerekli araçlardan birinin kriminalize edilmesi Türkiye’nin insan haklarına yönelik yükümlülükleriyle uyuşmamakta ve güvenliğin sağlanması perspektifinden meşru gerekçelerle bile olsa, günümüz teknolojik ortamında şifreli haberleşmenin kasten baskı altına alınması internet üzerinde herkesin güvenliğini tehlikeye atmaktadır.”
Tespitinde bulunmuştur[12].
Keza Türk hükümetine, güvenli dijital haberleşme imkanlarını kullanan vatandaşların bu nedenle suçlanamayacağı tavsiyesinde bulunulmuştur[13].
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Birliği Adalet Divanı gibi uluslararası yetkin yargı kuruluşlarının da istikrarlı içtihatlarının aynı doğrultuda olduğu bilinen bir gerçektir.
Aynı şekilde, konuya ilişkin uzmanlar, gazeteciler, akademisyenler ve bilim insanları da paralel mütalaa ve beyanlarda bulunmaktadır:
- Dr. Frank Überall “Bir uygulamayı kullanmanın tutuklama nedeni olması saçmalıktan başka bir şey değil”[14],
- ByLock uygulaması suç olarak kabul edilemeyeceğinden, Türkiye’de yapılanlar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5, 6 ve 7. maddelerinin ihlali anlamına gelmektedir[15],
… ve benzeri.
Bütün bunlara rağmen, Türk Hükümeti ve yargı çevreleri, sanki sihirbazlık gösterisi gibi, ByLock uygulaması ile gizli haberleşme yapılmasını suç olarak gösteriyorlar.
Türkiye Uluslararası Hukuku İhlal Etti
ByLock konusunda tuhaflıklar ve hokkabazlıklar bununla da sınırlı değil. Uygulamanın sunucuları Litvanya’da bulunduğundan, kullanıcılarının tespiti ve bunların yazışmalarının, mesaj içeriklerinin elde edilmesi için Litvanya ile temas kurulması zorunlu. Normal olarak bunu, Türk yargı kuruluşlarının uluslararası veya ikili sözleşme hükümlerine göre, resmi prosedüre uygun yazışmalarla elde etmeleri gerekir. Zaten konu uluslararası hukuk tarafından düzenlenmiş ve onlarca yıldır uygulanagelen bir husus. Örneğin Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi’ne, her iki ülke de taraf. Konuyla doğrudan alakalı daha özel uluslararası sözleşmeler de var. Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanan ‘Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi (Siber Suçlar Sözleşmesi)’ 23 Kasım 2001 de imzaya açılmış ve 01 Temmuz 2004 de yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 02/05/2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6533 sayılı Kanun’la Sözleşmeyi onaylamış ve Sözleşme Türkiye bakımından da yürürlüktedir. Sözleşmeye 35. maddesine göre taraf ülkeler soruşturma veya kovuşturma için hızlı şekilde hareket edebilmek maksadıyla temas noktaları oluşturmaları gerekmektedir. Türkiye bu maksatla ‘Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’ kurmuştur ve o zamandan beri işlevini sürdürmektedir. Litvanya da hem AB hem de AK üyesidir. Buna göre, Türkiye bakımından ByLock delili için en hızlı ve güvenilir yöntem, Litvanya temas noktasından talepte bulunması iken bu yapılmamıştır. Ayrıca Türkiye ile Litvanya arasında adli yardımlaşma konusunda ikili antlaşmalar da var.
Erdoğan’ın yıllar önce medya kuruluşlarını ele geçirmek için kaynak temin etmek üzere oluşturduğu havuz sistemi nedeniyle ‘havuz medyası’ olarak da anılan, hükümete yakın medya organları, Litvanya’da bulunan ByLock veri tabanının bilişim ve istihbarat uzmanlarının sızma hareketi sonrasında Türkiye’ye getirildiğini haberleştirdiler. Uzman personelin özel bir jetle Litvanya’ya uçtuğu, bir haftalık çalışmanın ardından serverin bulunduğu binaya bir gece sızdıkları ve şifreyi kırarak veri tabanını ele geçirip Türkiye’ye döndükleri anlatılıyor[16]. Hatta bu konuda yayımlanmış bir kitap bile var[17]. Üstelik yapılanlar övünç vesilesi olarak anlatılmakta.
İşin gerçeğine bakılırsa tüm bu yaşananlar tam bir skandal ve utanç nedeni. Uluslararası hukuk ihlal edildi, yüzbinlerce kişinin özel hayatına ilişkin bilgiler, kişisel verileri, haberleşmeleri, özel bilgileri çalındı. Ayrıca casusluk ve Uluslararası Siber Suçlarla Mücadele Sözleşmesi hükümlerinin ihlal edilmesi veya Uluslararası Ceza Mahkemesi kapsama alanına giren fiillerin gerçekleşmiş olması da gündemde. Üstelik bu durum, bizzat hükümete ve istihbarat birimlerine yakın kaynaklar tarafından gurur vesilesi olarak pazarlanıyor.
Litvanya Meclisi Hukuk ve Hukuk Düzeni Komitesi’nde konu kapalı oturumda ele alındı; Komite Başkanı, Türkiye’nin verileri usulüne uygun olarak elde ettiğine dair bilgi bulunmadığını açıkladı[18]. Konu Litvanya Parlamentosunda İhtisas Komisyonu tarafından gizli oturumda ele alındı. Bazı insan hakları örgütleri konuyu ele aldı, parlamentoya başvurdu.
Türk Hukukuna da Aykırı
Aslında ByLock verilerinin Türk yetkilileri tarafından elde ediliş süreci Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına da aykırı. Mesela adli delillerin kimler tarafından nasıl ve hangi yöntemlerle isteneceği, dijital veriler hakkında mutlaka önceden hâkim kararının alınması gerektiği, el koyma sırasında sanık veya vekiline haber verilmesi lüzumu, bunlar isterse verinin imajı alınarak bir nüshasının sanık veya vekiline verileceği, istihbarat birimleri ve görevlilerinin adli soruşturma yetkilerinin olmadığı gibi temel ceza ve yargılama ilkeleri Türk kanunları tarafından da düzenleme altına alınmıştır.
Bunların hemen hepsi ileri demokrasi ülkeleriyle örtüşmekte ve eşleşmektedir. Çünkü evvela, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1920 lerde ilk kuruluşunda Batı’nın son ve güncel mevzuatı örnek alınmış, pek çok kanun tercüme edilerek yürürlüğü koyulmuştur. Örneğin Türk Ceza Muhakemesi Kanunu, Alman Kanunu tercüme edilerek hazırlanmış, 2005 güncellemesinde de yine Alman ceza usul hukuku esas alınarak hazırlanmıştır. İkinci olarak, 8. Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’dan itibaren, Aralık 2013 de hükümetin makas değiştirmesine kadar, Türkiye giderek artan bir ivme ile Batı ile bütünleşme, demokratik toplum düzenini inşa etme konusunda ciddi çaba göstermekteydi. Bu çerçevede Türk mevzuatının AB müktesebatıyla uyumlu hale gelmesi ve eşleşmesi için esaslı mesafeler kat edilmişti. Nitekim son yıllara kadar düzenli olarak AB ile tam üyelik müzakereleri yapılmaktaydı. Keza bu süreçte Türk yargısının içtihatları da büyük ölçüde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile paralel hale gelmişti. Ne yazık ki, 17/25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonları ile başlayan süreçten itibaren bütün bu kazanımlar çok kısa bir sürede toptan yıkıma uğradı. Tıpkı basiretli ve sorumluluk sahibi bir esnafın bir ömür boyu biriktirdiği sermayeyi, mirasyedi evladının gelip bir gecede kumarda kaybetmesi gibi.
Gerilim ve Komedi Filmi Gibi
Aslında akla ziyan olaylar ve olgular sadece usul hatalarından ibaret değil. Elde edilen içerikten üretilen bilgiler veya içerik olarak öne sürülen veriler saçmalıklarla dolu. Mesela:
- Temmuz 2016 dan sonra on binlerce insan ByLock nedeniyle tutuklandı, fakat ByLock veri tabanı hakkında aylar sonra, Aralık 2016 da, inceleme için hakimden karar alındı,
- Tek bir kimlik numarası hakkında yetkili kurum, bir mahkemeye ‘ByLock vardır’ diyor, bir başka mahkemeye ise ‘yoktur’ diyebiliyor[19],
- Bir sanık hakkındaki bilirkişi raporunda, ‘10 saat 30 dakikada, 63 saat internete bağlanmışsın’ denildi[20],
- Binlerce kullanıcının tek bir IP üzerinden internete bağlanabilmesi bilimsel bir gerçeklik ve fiili uygulama olmasına rağmen, MİT Raporuna istinaden sanık olarak tanımlanan kişilerin nasıl ayıklandığına dair makul bir açıklama yok[21],
- Kalb ilacı Beloc kullanan yaşlı amcayı mahkemede ByLock sorgusuna aldılar[22],
- …
Örnekler pek çok.
MİT Raporu Dahi Verilerle Oynandığını Teyit Ediyor
Türkiye’de bütün soruşturmalar tek merkezde hazırlanan ‘ByLock Uygulaması Teknik Raporu’ isimli rapor üzerinden yapılıyor. Kamuoyunda ‘MİT Raporu’ olarak bilinen bu rapor ve ekindeki, üstündeki yazışmalardan bile, dikkatli bir göz yapılan tespitlerin güven vermediğini, üstüne üstlük bazı bilgilerin değiştirildiği konusunda şüpheli durumların olduğunu anlayabiliyor. Bütün bunlar pek çok uluslararası saygın kuruluş tarafından tespit edilmiş ve raporlaştırılmış vaziyette. Mesela Hollanda kaynaklı FOT IT firması konuyu teknik olarak incelemiş, MİT raporundaki tutarsızlıklar, çelişkiler ve gerçeğe uymayan olgular ayrıntısıyla açıklanmış durumda[23].
Üstelik Sahte Deliller Üretildi
Önceleri hükümete yakın gazeteler, darbe teşebbüsünde ByLock programının kullanıldığını iddia ettiler. Hatta askerlerin ellerindeki cep telefonu ekranlarında ByLock programının logosu görünür vaziyette haber fotoğrafları yayınladılar[24].
Fakat ByLock uygulamasının Ocak 2016’dan itibaren kullanımdan kalktığı anlaşılınca, haberlerdeki fotoğrafların fotomontaj yöntemiyle üretildiği ortaya çıktı. Üstüne üstlük aynı basın organlarında, kısa bir süre önce ‘darbede ByLock kullanıldı’ denilmesine rağmen, gerçek ortaya çıkınca tam aksi yönde haberler yapıldı[25].
Üstelik gerçek dışı ve üretme deliller bunlarla sınırlı da değil.
Bu Haliyle Dahi Eşit Uygulama Yok, Ayrımcılık ve Kayırmacılık Yapılıyor
Komedi bütün bunlarla da sınırlı değil. Hükümete yakın kaynaklar tarafından, 2 mevcut 8 eski, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) mensup bakan ile 33 mevcut 47 eski AKP milletvekilinin de bu programı kullandığını iddia edildi[26]. Bazı kaynaklara göre bu sayı altmıştır[27]. Ancak bunlardan hiç birisi hakkında herhangi bir soruşturma veya kovuşturma yapılmadı.
Bütün Bunlar Pek Çok Saygın Uluslararası Bağımsız Kuruluşlarca Raporlaştırıldı
ByLock uygulaması hakkında konuyu bütün detaylarıyla inceleyen ve Türkiye’de yapılan hukuk ve akıl dışı uygulamalara ilişkin onlarca inceleme, araştırma, analiz yapıldı ve Dünya kamuoyuyla paylaşıldı[28].
Türk Yargısının Çatı Kuruluşları da Hukuksuzluğa Ortak Oldular
Bütün bunlara rağmen, Türkiye’de ceza uyuşmazlıklarının çözümünde son mercii olan Yargıtay’ın ilgili dairesi ve Genel Kurul’u ve hatta Anayasa Mahkemesi, ‘MİT in istihbarat toplamasının doğal olduğu, ByLock’un da tesadüfi delil kapsamında değerlendirilebileceği’ gerekçesiyle ByLock verilerini hukuka uygun delil olarak kabul ediyor ve ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ için yeterli görmektedir. Yetki, hâkim kararı gibi usul hükümlerinin yanı sıra, içerik olarak sunulan metinlerdeki bu kadar çelişki ve güven sorununa rağmen, yüksek mahkemelerin bu tavır ve tercihi hukuken kabul edilebilecek bir durum değil elbette.
Oysa ki, yüksek yargı organlarının hak ve özgürlüklerden yana tavır alması, hükümet ve diğer hak ihlalcilerine karşı, insanlık onuru ve şerefini koruması beklenirdi. Bu durum, Türkiye’de iç hukuk yollarının tamamen işlevsiz hale geldiğinin en açık göstergesi aslında.
BM Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kilitlendi
Birleşmiş Milletler Uluslararası Ceza Mahkemesi (BM-UCM) hâkimi Aydın Sefa AKAY hakkında ByLock kullandığı iddiasıyla tutuklama kararı verildiğinden, BM-UCM temyiz incelemesi için toplanamadı ve insanlık için fevkalade önemli uluslararası mekanizmalar çalışamaz hale geldi[29] . Türkiye tutuklu hâkimi serbest bırakmadığı için Güvenlik Konseyi’ne sevk edildi[30]. BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David KAYE, ByLock nedeniyle tutuklamaların muğlak ve yetersiz olduğunu açıkladı[31].
İsnat ve İddialar Usulüne ve Yöntemine Uygun Tartışılmalıydı
Son aylarda kamuoyuna bol miktarda ByLock yazışmaları ve içerikleri servis edilmektedir. Hemen her gün, artık tamamen hükümet kontrolündeki medyada, aklın ve havsalanın alamayacağı metinler paylaşılmaktadır. Mesela yargı açısından, hakimlerin veya cumhuriyet savcılarının başkalarının talimatıyla yargılama ve görev yaptıkları anlamına gelebilecek yazışmalar, mesajlar açıklanmaktadır.
Özellikle yargılama yetkisini kullanan bir hâkimin, bu yetkisini başka bir iradenin isteği doğrultusunda kullanması kabul edilebilecek, izah edilebilecek bir durum değildir. Zaten böyle bir faaliyet yargılama olarak tavsif edilemez. Hukuk devleti bakımından bu ilkeyi tartışmaya açmak bile abestir.
Bir iddiayı ispat, bunu iddia edene düşer. Yargılama da aslında matematik gibi bir bilimdir. İddianın ve savunmanın nasıl yapılacağı, nasıl inceleneceği, karşılaştırılacağı, tahlile ve analize tabi tutulacağı bilimsel olarak belirlenmiş ve hukuk devleti ilkesinin geçerli olduğu ülkelerde neredeyse asırlardır uygulanagelmektedir. Özellikle ceza yargılaması bakımından usul kuralları insanlığın belki binlerce yıllık birikim ve tecrübesinin mahsulüdür. Ne yazık ki usul bakımından, bir kısmı yukarıda arz edilen kuralların hiçbirine riayet edilmediğinden, belirtilen içerik ve metinlerin delil olarak değerlendirilmesi hukuken imkansızdır. Bu usul meselesi halledilmiş olsa bile, işin esasına girildiğinde, yine pek çok somut örneği yukarıda verilen sahte ve üretilmiş içerikler akla gelmektedir.
Esasen olgu tespiti bakımından yapılacak iş basittir. Şöyle ki, belirtildiği gibi, yargılama faaliyeti de matematikteki dört işlem gibi bir mantığa ve sisteme göre çalışır. İddia ve savunma, bilimin ve aklın gösterdiği usul ve araçlarla karşılaştırılıp analize tabi tutulur ve sonuca ulaşılır. Meseleyi konumuza uyarlarsak, ‘bir hâkimin talimatla yargılama yaptığı ve karar verdiği’ iddiası bakımından yapılacak iş basittir. İddiaya konu dosya tekrar ele alınır, o dosyadaki iddia ve savunmalar usul ve yöntemine göre tahlile tabi tutulur. Varılması gereken sonuç ile fiilen varılan sonuç karşılaştırılır, hâkimin yargılamayı kasten olması gerekenden farklı bir sonuca bağladığı ortaya çıkıyorsa, talimatla iş yaptığı kanaatine ulaşılabilir. Beş bine yakın hâkim ve savcı, yüz elliye yakın yüksek mahkeme üyesi, iki Anayasa Mahkemesi üyesi terör örgütü üyeliği ile suçlanmakta ve bunların talimatla yargılama yaptıkları iddia edilmektedir. Fakat bu konuda iddiayı ispatlayacak somut bir tek örnek bile ortaya konulmuş değildir. Diyelim ki, birkaç örnek tespit edildi. Bu nedenle binlercesi hakkında işlem yapmak, mesela bir futbol takımının bir taraftarı suç işledi diye o takımın bütün taraftarlarına aynı gerekçeyle işlem yapmak gibi bir durumdur.
Bir konu usul ve esas bakımından gerekli şartlara riayet edilmediğinden yargılama dışı kalabilir; daha doğrusu yargılama faaliyeti ile kesin hükme bağlanması mümkün olmayabilir. Nitekim somut tartışmada usul eksiklikleri, esastaki sahtecilik şüpheleri nedeniyle, bahse konu iddianın kesin ve açık bir çözüme kavuşturulması imkânsız hale gelmiştir. Ancak bir konunun yargılama faaliyetiyle netleştirilememesi basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü bakımından tartışılmasına engel değildir. Çünkü demokrasi, toplumu ilgilendiren bütün konuların tartışılmasını gerektirir. Ne yazık ki, hükümet ile güdümüne giren medya ve yargı organları, delillerle ve bilgilerle hoyratça oynayarak, konunun basında ve kamuoyunda sağlıklı bir şekilde tartışılmasını da imkânsız hale getirmişlerdir.
Aslında tam da bu nokta, insanlığın geleceği bakımından mutlak surette tartışılması gereken bir konudur. Çünkü Fethullah GÜLEN ve takipçilerinin, sevenlerinin oluşturduğu topluluk, hükümet ve yargı çevrelerince 15 Temmuz 2016’dan beri ‘silahlı terör örgütü’ olarak nitelendirilmektedir. Oysa ki, darbe teşebbüsünden haftalar önce, başta belirtildiği gibi, Hizmet Hareketi Dünya’nın pek çok ülkesinde ‘Dünya’nın renkleri’ temasıyla dil ve kültür kaynaşmasıyla demokrasinin yeryüzüne yerleşmesi için çok önemli katkı sağlıyor; mesela Afrika ülkelerinde 5.000 e yakın su kuyusu açılmasını organize ediyor, fakirliğin baskısı altında ezilen bölgelere et dağıtımı kampanyaları düzenliyordu.
Bütün bunlar hiç şüphesiz, şiddet eylemleri sarmalına kapılan Dünya’mızın geleceği adına takdir edilmesi ve desteklenmesi gereken faaliyetlerdir. İşte bu noktada, aynı sosyal sınıfa mensup olduğu iddia edilen bazı hâkim ve savcıların akıl dışı davranışları gerçekten varsa bunlar ortaya çıkarılıp ayıklanmalıydı. Farklı kültürel değerler korunarak, barış içinde bir arada yaşama umudu ve ideali baltalanmamalı idi. Maalesef hükümet ile güdümüne giren medya ve yargı bu imkânı yok ettiler.
Umut ve Beklenti
Görüldüğü gibi sorun Türkiye’nin sınırlarını çoktan aşmış ve uluslararası bir boyut kazanmış vaziyette. Hatta tüm insanlığın geleceğini etkileyecek seviyelere ulaşmış durumda. Artık uluslararası kamuoyunun, insan haklarına, insanlığa, insanın şeref ve onuruna önem veren bütün kişilerin ve kurumların sorunun çözümü için bir şeyler yapması gerekiyor…
[1] http://www.dw.com/tr/gazeteci-deniz-yücel-tutuklandı/a-37740232
[2] https://www.youtube.com/watch?v=qkQMXTDfHpg
[3] http://romanyahaber.com/2016/05/31/sevgi-cocuklarina-fransa-cumhurbaskani-himayesi/
[4] https://www.haberler.com/sevgi-cocuklari-baskan-schulz-himayesinde-avrupa-7381636-haberi/
[5] https://taneryildizblogg.wordpress.com/2016/06/08/bu-yazi-erdogani-bile-diplomasinin-olmadigina-inandiracak/
[6] https://web.archive.org/web/20150322201135/https://play.google.com/store/apps/details?id=net.client.by.lock.
[7] http://www.hurriyet.com.tr/iste-by-lock-david-keynes-40257030
[8] https://apkpure.com/bylock-secure-chat-talk/net.client.by.lock
[9] http://www.hurriyet.com.tr/iste-by-lock-david-keynes-40257030
[10] Kaye, D. (2015). Report of the Special Rapporteur on the promotion and protection of the right to freedom of opinion and expression, David Kaye (A/HRC/29/32), paragraph 23. www.un.org/ga/search/view_doc.asp? symbol=A/HRC/29/32
[11] http://www.ohchr.org/Documents/Issues/Privacy/A-HRC-31-64.doc
[12] https://www.apc.org/en/pubs/hrc-36-secure-digital-communications-turkey-are-essential-human-rights
[13] https://www.apc.org/sites/default/files/G1725558_0.pdf
Computer Bild, 20/2017
https://twitter.com/cansuipek40/status/920212203327942656
[15] http://www.rcmediafreedom.eu/Tools/Legal-Resources/Turkey-the-legality-of-post-coup-actions-and-the-use-of-Bylock-App-as-evidence-in-trials#.Wct3HNtMN84.twitter
[16] http://www.sabah.com.tr/gundem/2017/01/30/son-dakika-haberi-bylockun-ana-serveri-ele-gecirildi
[17] Fetö’nün Dijital “İni” ByLock’a Böyle Girildi: Kod Adı Baybay, Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A. Ş., İstanbul, Temmuz 2017
[18] https://www.15min.lt/naujiena/aktualu/lietuva/seimo-komitetas-aiskinasi-ar-lietuva-galejo-turkijai-perduoti-bylock-vartotoju-duomenis-56-868536
[19] http://odatv.com/birileri-bylocku-sifirliyor-2002171200.html
[20] https://mobile.twitter.com/EmreErcis1/status/914168446270795777
[21] https://koray.peksayar.org/siz-internet-baglantinizi-paylasmiyor-olabilir-peki-servis-saglayiciniz-sizden-habersiz-paylastiriyorsa/
[22] https://mobile.twitter.com/cumhuriyetgzt/status/917472078311448578
[23] https://foxitsecurity.files.wordpress.com/2017/09/bylock-fox-it-expert-witness-report-english.pdf, özellikle sayfa: 24 ve sonrası
[24] http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/397804.aspx
http://www.yeniakit.com.tr/haber/o-darbeci-askerler-de-bylock-kullanmis-206526.html
http://www.takvim.com.tr/guncel/2016/09/08/feto-phone
http://www.sabah.com.tr/galeri/turkiye/10-soruda-bylock-gercegi/2
http://www.haber7.com/guncel/haber/2144267-darbeciler-bylocktan-bu-mesaji-gonderdi
[25] https://magdurhakimlervesavcilar.wordpress.com/2017/05/19/ugruna-onlarca-sahte-fotomontaj-ve-mesaj-icerigi-haberi-yapilan-ama-sonradan-vazgecilen-bir-yalan-darbe-sirasinda-bylock-kullanildi
[26] http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/kim-fetocu-kim-degil-16292.html
[27] http://www.shaber3.com/61-akpli-milletvekili-ve-bakanda-bylock-var-haberi/1286825/
[28] http://na-copywriting.com/2017/05/the-bylock-report/
https://www.acato.org/index.php/en/device-forensics/app-forensics/bylock-forensics
http://bylockgercegi.com/index.php/raporlar/digital-forensic-corp
http://bylockgercegi.com/index.php/raporlar/jason-frankovitz-uzmanl-k-raporu
https://foxitsecurity.files.wordpress.com/2017/09/bylock-fox-it-expert-witness-report-english.pdf
http://bylockgercegi.com/wp-content/uploads/2017/05/BYLOCK_Report_Ver_Signed_4_19_2017.pdf
http://www.platformpj.org/opinion-arbitrary-use-bylock-instrument-false-accusation/
Computer Bild, 20/2017
[29] http://www.platformpj.org/opinion-observations-bylock-app-arrest-un-judge-sefa-akay/
[30] http://m.haberdar.com/gundem/turkiye-tutuklu-yargici-serbest-birakmadigi-icin-guvenlik-konseyi-ne-sevkedildi-h45042.html
[31] https://mobile.twitter.com/cansuipek40/status/923213899100577792/photo/1